2025’te Dünya ve Türkiye Tekstil Sektörü: Zorunlu Dönüşüm Yılı, 2026’ya Bakış
2025, tekstil ve hazır giyim için “alışılmış iniş–çıkışların ötesinde” bir yıl oldu.
Küresel ölçekte pazar büyümeye devam ederken, oyunun kuralları fiyat rekabetinden; sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve teknik tekstillere doğru kaydı. Türkiye’de ise tablo daha karmaşıktı: ihracat tarafında görece güçlü rakamlar, içeride ise yüksek maliyetler, düşen kârlılık ve istihdam kayıpları aynı anda yaşandı.
Aşağıda 2025 yılını önce dünya, ardından Türkiye perspektifinden özetleyip, 2026’ya dair öne çıkan beklentileri derliyoruz.
1. 2025’te Dünya Tekstil Sektörü: Büyüme sürüyor, yön değişiyor
1.1. Pazar büyüklüğü: Hacim artışı, niteliksel dönüşüm
Uluslararası araştırma şirketlerinin 2025 verilerine göre küresel tekstil pazarı, kullanılan kapsam ve tanıma göre değişmekle birlikte:
• Dar tanımlı çalışmalarda (kumaş, iplik vb.) 2024’ten 2025’e %5–7 bandında büyüme,
• Geniş tanımlı çalışmalarda (teknik tekstiller, ev tekstili, endüstriyel tekstiller dahil) trilyon dolar seviyelerinde bir pazar ve önümüzdeki 10 yıla yayılan yaklaşık %6–7 yıllık bileşik büyüme öngörülüyor.
Asya-Pasifik bölgesi, hem tüketim hem üretim tarafında pazarın yarısından fazlasını taşımaya devam ediyor; Avrupa ve Kuzey Amerika ise daha çok teknik tekstil ve yüksek katma değerli ürünler eksenine kayıyor.
Özetle:
2025’te tekstil hacim olarak büyüyor; esas kırılma, ürünün ne olduğu ve nasıl üretildiği tarafında yaşanıyor.
1.2. Sürdürülebilirlik ve regülasyon baskısı: Artık “seçenek” değil
2025’in en kritik küresel gelişmelerinden biri, Avrupa Birliği’nin tekstil atıkları ve üretici sorumluluğuna ilişkin çerçevesinin netleşmesi oldu. Güncellenen atık mevzuatıyla:
• Tekstil ve ayakkabı ürünleri için Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (EPR) sistemi devreye giriyor;
• Markalar, piyasaya sürdükleri tekstil ürünlerinin toplanması, ayrıştırılması ve geri dönüştürülmesinin maliyetine katkı vermek zorunda kalıyor;
• Üye ülkelerin bu yeni yapıları ulusal sistemlerine entegre etmeleri için önümüzdeki birkaç yıl içinde bir takvim işletileceği ifade ediliyor.
Bu adımlar, AB pazarına çalışan tüm üreticiler için şu anlama geliyor:
• Ürün tasarımında dayanıklılık, onarılabilirlik ve geri dönüştürülebilirlik öncelik haline gelecek,
• Koleksiyon planlaması ve tedarik zinciri yönetiminde atık maliyetini de içeren yeni bir matematik kurulacak,
• Tedarikçilerden daha şeffaf veri ve daha düşük çevresel ayak izi beklenecek.
1.3. Dijitalleşme ve akıllı üretim: Boyahane ve terbiye cephesinde yeni standart
2025, klasik “otomasyon yatırımı”nın ötesine geçen, veri odaklı ve yapay zekâ destekli üretim çözümlerinin öne çıktığı bir yıl oldu:
• Dijital boyama ve baskı sistemleri,
• Sürekli sensör verisiyle beslenen akıllı terbiye hatları,
• Makine bazlı tüketim ve kalite verisini toplayan, analiz eden üretim yönetim yazılımları,
• Enerji, su ve kimyasal tüketimini anlık izleyen gerçek zamanlı paneller
özellikle Avrupa ve Asya’daki öncü tesislerde “yenilik”ten çok yeni standart olarak konuşulmaya başladı.
Bu eğilim, klasik “düşük maliyetli, yüksek hacimli” üretim modelini zorlayarak; enerji-su-işçilik verimliliği yüksek, veriyle yönetilen fabrikaları öne çıkarıyor.
1.4. Teknik tekstiller ve akıllı kumaşlar: En hızlı büyüyen segment
2025 sonrasında yayımlanan küresel proje ve pazar analizlerinde:
• Teknik tekstillerin (filtre, otomotiv, sağlık, koruyucu kumaşlar, endüstriyel kullanımlar vb.) en hızlı büyüyen segment olacağı,
• “Akıllı” ve fonksiyonel kumaşların (nem yönetimi, ısı regülasyonu, sensör entegre yüzeyler gibi) özellikle spor giyim ve dış mekan ürünlerinde payını artıracağı,
• 2026 ve sonrasına dönük trend analizlerinde, bazı kumaş türlerinde çift haneli büyüme beklendiği aktarılıyor.
Dünya 2025 – Kısa Özet
• Hacim: Küresel tekstil pazarı 2024’e göre pozitif büyüme kaydetti.
• Yön: Büyümenin odağı, teknik tekstiller, fonksiyonel kumaşlar ve sürdürülebilir ürünlere kayıyor.
• Regülasyon: AB başta olmak üzere yeni çevre ve atık düzenlemeleri, ürün ve proses tasarımını yeniden şekillendiriyor.
• Teknoloji: Dijitalleşme ve akıllı üretim, özellikle boyahane/terbiye gibi kaynak yoğun proseslerde oyunun kuralı haline geliyor.
2. 2025’te Türkiye Tekstil ve Hazır Giyim Sektörü: Dengelenme, baskı ve yeniden yapılanma
2.1. Toplam ihracat: Güçlü baz üzerinde düzeltme
Resmî istatistikler ve ihracatçı birliklerinin verilerine göre, 2025’in Ocak–Ekim döneminde:
• Tekstil + hazır giyim ihracatı 2024’te yaklaşık 22,7 milyar dolar iken,
• 2025’te aynı dönemde 21,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.
Bu, toplamda yaklaşık %4’lük bir gerilemeye işaret ediyor. Buna karşın tekstil ve hazır giyim, Türkiye’nin toplam ihracatı içinde %10’a yakın payı olan stratejik bir sektör olmayı sürdürüyor.
2.2. Tekstil (ham madde) ve hazır giyim performansı: Ayrışan iki hikâye
Aynı dönemde alt kırılımlar ise şöyle ayrıştı:
• Tekstil ve hammaddeleri ihracatı, 2024’ün aynı dönemine göre yaklaşık %0,4 artış gösterdi.
• Hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı ise %7,4 oranında geriledi.
2025’in ilk 9 ayına dair tekstil tarafındaki detaya bakıldığında:
• Toplam tekstil ihracatı 1,86 milyon ton civarında,
• Bu hacim yaklaşık 7,05 milyar dolar gelir üretti,
• İhracat 199 ülke ve serbest bölgeye yayıldı.
Ürün gruplarına göre dağılım:
• Kumaş: 4,3–4,4 milyar dolar
• İplik: ~1,8 milyar dolar
• Elyaf: ~0,9 milyar dolar
Bölgesel bazda:
• Avrupa Birliği tekstil ihracatının açık ara birinci pazarı olmayı sürdürürken,
• Afrika ülkelerine yönelik ihracat çift haneli büyüme ile öne çıktı ve Türkiye’nin ikinci güçlü pazarı haline geldi.
2.3. Ürün kompozisyonu: Teknik tekstiller öne çıkıyor
Ürün bazlı performansa bakıldığında:
• Teknik tekstillerde 2025’te bir önceki yıla göre %4–5 arası büyüme görülüyor,
• Elyaf ihracatı %6’nın üzerinde,
• İplik ihracatı ise sınırlı da olsa pozitif,
• Buna karşılık bazı örme kumaş segmentlerinde %9’a varan düşüşler dikkat çekiyor.
Bu tablo, Türkiye’nin klasik düşük katma değerli ürünlerde baskı yaşarken, daha niş ve teknik ürünlere yöneldikçe görece daha dirençli olduğunu gösteriyor.
2.4. Kapasite kullanımı, istihdam ve kârlılık: Baskının yoğunlaştığı alanlar
Resmî veriler ve sektörel değerlendirmelere göre:
• Tekstil sektöründe kapasite kullanım oranı 2024 sonunda %72 seviyelerinden, 2025 sonuna doğru %68–69 bandına geriledi.
• Hazır giyim tarafında da benzer bir baskı söz konusu; sipariş daralması ve finansman maliyetleri, birçok işletmeyi kapasite kısmaya itti.
• Son birkaç yılın birikimli etkisiyle, 2025’e gelindiğinde yüz binlerce kişilik istihdam kaybı konuşulur hale geldi; farklı kaynaklarda yaklaşık 300 bin kişilik istihdamın eridiği dile getiriliyor.
Kârlılık tarafında ise tablo daha çarpıcı:
• Ücret, enerji ve finansman maliyetlerinde son üç yılda yaşanan artış,
• Buna karşın döviz kurundaki görece sınırlı hareket,
özellikle ihracatçı firmalarda kâr marjlarını hızla aşağı çekti. Sektör temsilcileri, birçok işletmede vergi öncesi kârlılığın pozitiften negatife döndüğünü ifade ediyor.
2.5. Türkiye 2025 – Kısa Özet
• Toplam ihracat: 2024’e göre tek haneli gerileme, hâlâ yüksek ama baskı altında bir seviye.
• Tekstil vs. konfeksiyon: Tekstil hammaddeleri görece dayanıklı, hazır giyim tarafı talep daralmasından daha sert etkilenmiş durumda.
• Ürün kompozisyonu: Teknik tekstil, elyaf ve bazı kumaş gruplarında pozitif seyir; klasik ürünlerde daralma.
• Maliyet ve kârlılık: Yüksek faiz, enerji ve işçilik maliyetleri kâr marjlarını ciddi biçimde aşındırıyor.
• İstihdam: 2020–2025 arasında, özellikle son iki yılda, istihdam cephesinde belirgin bir küçülme söz konusu.
3. 2026 Beklentileri: Riskler, fırsatlar ve olası senaryolar
3.1. Küresel perspektif: Zayıf ama pozitif büyüme
Küresel ekonomi ve tekstil sanayisine ilişkin projeksiyonlar, 2026 için:
• Genel ekonomik büyümenin %3 civarında,
• Moda/konfeksiyon tarafında tüketimin düşük ama pozitif büyüme çizgisinde,
• Tekstil pazarının ise teknik tekstiller ve yüksek katma değerli ürünler sayesinde ortalamanın üzerinde büyümeye devam edeceğini öngörüyor.
Lif ve pamuk fiyatlarına ilişkin projeksiyonlar, talebin sınırlı artacağı ve stokların yüksek seyrettiği bir ortamda, büyük dalgalanma beklenmeyen bir fiyat bandına işaret ediyor.
Bunun anlamı:
2026’da dünya ölçeğinde “çok hızlı büyüyen bir moda piyasası” değil, daha seçici, değer odaklı ve regülasyon baskısının arttığı bir tekstil pazarı göreceğiz.
3.2. Türkiye için 2026: Üç temel eksen
Türkiye ekonomisi ve ihracat projeksiyonlarına bakıldığında, resmi programlar ve uluslararası kurum tahminleri:
• 2026 için büyümenin %3–3,5 bandında,
• Toplam ihracatın artış trendinde,
• Enflasyonun kademeli şekilde aşağı çekildiği bir senaryo hedefliyor.
Bu çerçevede Türkiye tekstil ve hazır giyim sektörü için öne çıkan üç eksen:
1) Makro istikrar ve finansmana erişim
• Enflasyonun düşmesi ve faizlerin kademeli gerilemesi,
• Döviz kurunun öngörülebilir bir bantta kalması,
durumunda; özellikle ihracatçı tekstil işletmeleri için nakit akışı ve yatırım planlaması daha sağlıklı yapılabilir. Bu, 2025’te ertelenen bazı modernizasyon yatırımlarının 2026’da yeniden gündeme alınmasını sağlayabilir.
2) Yeşil ve dijital dönüşüm
AB regülasyonları ve küresel markaların beklentileri, kısa vadeli dalgalanmalardan bağımsız olarak, geri dönülmez bir çerçeve çiziyor:
• Ürün bazında karbon, su ve kimyasal ayak izini ölçebilmek,
• Atık yönetimi ve geri dönüşümde sistematik bir yapı kurmak,
• Dijital ürün pasaportu ve izlenebilirlik gerekliliklerine hazırlanmak,
Türkiye’den AB’ye ve diğer gelişmiş pazarlara çalışan tüm üreticiler için çıplak minimum haline geliyor.
Bu da, özellikle:
• Dijital terbiye ve akıllı proses yönetimi,
• Su ve kimyasal geri kazanım sistemleri,
• Enerji verimliliği ve atık ısı geri kazanımı,
gibi alanlarda yapılacak yatırımları, 2026’da sadece “çevreci proje” olmaktan çıkarıp, rekabet gücünü belirleyen temel unsur haline getirecek.
3) Ürün ve müşteri portföyü: Az ama değerli
2025 verileri, Türkiye’nin düşük katma değerli ve fiyat odaklı ürünlerde zorlandığını; buna karşın:
• Teknik tekstiller,
• Fonksiyonel ve yüksek performanslı kumaşlar,
• Hızlı ve esnek tedarik gerektiren niş segmentlerde
daha avantajlı bir konumda olduğunu gösteriyor.
Bu doğrultuda 2026 için ana mesaj:
Daha az ürün, daha az müşteri ama daha yüksek katma değer ve daha güçlü işbirlikleri ile ilerleyen bir yapı, Türkiye tekstilinin rekabet gücünü artırabilir.
Sonuç: 2025 “zorunlu hazırlık”, 2026 “seçim yılı” olacaktır
Dünya tekstilinde 2025, sürdürülebilirlik, dijitalleşme ve teknik tekstiller ekseninde yön değişikliğinin netleştiği bir yıl oldu. Türkiye için ise:
• İhracatta görece güçlü ama baskı altında bir performans,
• Maliyet ve finansman tarafında sert koşullar,
• İstihdam ve kârlılıkta önemli kayıplar,
• Buna rağmen teknik tekstil ve belirli ürün gruplarında pozitif sinyaller bir arada yaşandı.
2026’da makro koşulların nasıl şekilleneceği, elbette tüm sektörleri etkileyecek. Ancak tekstil özelinde artık net olan şu:
• Fiyat odaklı ve yoğun kaynak tüketen üretim modelleri,
• Zayıf veri altyapısı ve düşük şeffaflık,
• Sürdürülebilirlikten uzak, yüksek ayak izli prosesler
için alan giderek daralıyor.
Buna karşılık:
• Verimlilik, dijitalleşme, yeşil dönüşüm ve teknik tekstil odaklı stratejiler,
• Müşteri ve ürün tarafında seçici, katma değer odaklı bir konumlanma,
Türkiye tekstil ve hazır giyim sanayisi için 2026 ve sonrasında en güçlü çıkış rotası olarak öne çıkıyor.
İTEKS, bu dönüşümün özellikle terbiye, kurutma, enerji ve su yönetimi taraflarında; modern makine parkı, proses teknolojileri ve çözüm ortaklıklarıyla üreticilerin yanında konumlanmaya devam ediyor.
AB tekstil atık kuralları sıkılaşıyor: Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu devrede
Avrupa Parlamentosu, Eylül 2025’te tekstil ve gıda atıklarını azaltmaya dönük yeni düzenlemeyi kabul etti. Revize edilen Atık Çerçeve Direktifi kapsamında, AB pazarına tekstil ürünü sunan tüm üreticiler, bu ürünlerin toplanması, ayrıştırılması ve geri dönüştürülmesinin maliyetlerini üstlenecek.
Yeni sistemin temel hatları şöyle özetleniyor:
• Genişletilmiş Üretici Sorumluluğu (EPR):
Her üye ülke, tekstil için zorunlu EPR şeması kurmakla yükümlü olacak.
• 30 aylık takvim:
Direktif yürürlüğe girdikten sonra 30 ay içinde tekstil EPR sistemlerinin faaliyete geçmesi hedefleniyor.
• Kapsam:
Giyim, ayakkabı, aksesuar, battaniye, perde, ev tekstili gibi ürünler kapsama alınıyor.
• Kimler etkilenecek?
AB içinde yerleşik olmayan, e-ticaret üzerinden satış yapan markalar dahil tüm üreticiler bu sorumluluğa tabi olacak. Mikro işletmeler için 12 ay ilave süre öngörülüyor.
AB verilerine göre, bir Avrupa vatandaşı yılda ortalama 12 kg tekstil ve ayakkabı atığı üretiyor ve bu atıkların %1’inden azı yeni tekstil ürünlerine geri dönüştürülebiliyor. Yeni düzenleme, bu tabloyu tersine çevirmeyi hedefliyor.
Bu adım, AB’nin 2050’ye kadar döngüsel ekonomi ve iklim hedeflerini yakalama planının tekstil ayağını oluşturuyor.
Türkiye tekstil ihracatında tablo: 7 milyar doları geçen hacim, AB ve Afrika’ya yaslanıyor
Türkiye’nin 2025 performansı, küresel baskılara rağmen tekstil tarafında görece dirençli bir tablo ortaya koydu.
Sektör, Ocak–Eylül 2025 döneminde:
• 1.866.922 ton tekstil ürünü ihraç etti,
• 199 ülke ve serbest bölgeye ulaştı,
• Toplamda 7,048 milyar dolar ihracat geliri elde etti,
• Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine göre yaklaşık %0,5’lik artışa işaret ediyor.Pazar dağılımında öne çıkanlar:
• Avrupa Birliği, 2,67 milyar dolarlık alımla ilk sıradaki ana pazar konumunu koruyor.
• Afrika ülkelerine ihracat %16,5 artışla 1,086 milyar dolara yükseldi ve en hızlı büyüyen bölge oldu.
Ürün grubu bazında, yine kumaş ihracatı lokomotif rolünü üstleniyor:
• Kumaş: 4,375 milyar dolar,
• İplik: yaklaşık 1,8 milyar dolar,
• Elyaf: 872 milyon dolar civarında gerçekleşti.
Ayrı bir analize göre, 2025’in ilk 10 ayında iplik ithalatındaki düşüş, yurtiçi eğirme kapasitesinin daha aktif kullanıldığını ve ara mal bağımlılığının kademeli azaldığını gösteriyor. Buna karşılık, özellikle sentetik ve özel liflerde elyaf ithalatı yüksek seyrini sürdürüyor.
Hazır giyim tarafında ise tablo daha zorlu:
• 2025’in ilk 11 ayında hazır giyim ve konfeksiyon ihracatı 15,5 milyar dolar seviyesinde kalarak, geçen yılın aynı dönemine göre %6,9 geriledi.
• Sektör temsilcileri, yüksek maliyetler ve rekabet baskısı nedeniyle asıl toparlanmayı 2026 ve sonrasına yönelik planlıyor.
EPR Türkiye için ne anlama geliyor? Fiyat rekabetinden veri ve verimlilik rekabetine geçiş
AB’nin yeni tekstil atık yasası, Türkiye gibi büyük tedarikçi ülkeler için üç başlıkta kritik sonuçlar doğuracak:
1. Maliyet yapısında yeni kalem: EPR payları
AB ülkelerinde kurulacak EPR sistemleriyle birlikte, markalar ve üreticiler:
• Piyasaya sürdükleri ürün miktarı,
• Ürünlerin dayanıklılığı, onarılabilirliği ve geri dönüştürülebilirliği,
gibi kriterlere göre farklılaştırılmış EPR ücretleri ödemeye başlayacak.
Bu ücretler, AB pazarına yüksek hacimle çalışan Türk üreticilerin teklif ve fiyatlandırma süreçlerinde yeni bir maliyet kalemi olarak yer alacak.
2. Tasarımdan terbiye prosesine uzanan zincirde veri zorunluluğu
Yeni dönemde, sadece ürünün satışı değil, ürünün yaşam döngüsü önem kazanıyor. Bu da:
• Kullanılan lif ve karışım oranlarının kayıt altına alınmasını,
• Kimyasal, su ve enerji tüketiminin izlenmesini,
• Ürünlerin geri dönüşüme uygunluğunun belgelenmesini
zorunlu kılıyor. İşletmelerin EPR sistemlerinde daha düşük ücretler ödeyebilmesi için, tasarım ve üretim süreçlerini ölçülebilir sürdürülebilirlik göstergeleriyle desteklemesi gerekecek.
3. Türkiye’nin avantajı: Orta akışta (mid-stream) hızlı ve katma değerli üretim
Türkiye, dokuma, örme ve terbiye gibi orta akış işlemlerindeki gücü sayesinde AB’ye yakın pazarda hızlı teslimat ve esneklik avantajı sunuyor. 2025 verilerinde, kumaş ihracatının payı ve iplik ithalatındaki düşüş, yerli katma değerin güçlendiğine işaret ediyor.
EPR çağında bu avantaj, şu koşulla daha da değerli hale gelecek:
• Terbiye ve boya proseslerinde su, enerji ve kimyasal tüketimi düşürülürse,
• Geri dönüştürülebilir ve tek lif bazlı kumaş kompozisyonları yaygınlaşırsa,
• Üretim hatları gerçek zamanlı verilerle izlenip raporlanabilirse,
Türk üreticiler AB’deki markalar için hem hızlı hem sürdürülebilir tedarikçi konumuna yükselebilir.
İTEKS perspektifi: EPR döneminde terbiye ve enerji verimliliği “kritik altyapı”
EPR ile birlikte, özellikle boya-terbiye, kurutma ve enerji yönetimi tarafı artık sadece operasyonel bir detay değil, stratejik bir rekabet alanı haline geliyor.
İTEKS, Türkiye’de ve bölgede çalıştığı işletmelerde:
• Suyun daha az kullanıldığı ve geri kazanılabildiği terbiye çözümleri,
• Kimyasal tüketimini düşüren süreç optimizasyonları,
• Kurutma ve hat içi taşıma sistemlerinde enerji verimliliği sağlayan makine ve ekipman yatırımları,
• Proses verilerini toplayıp raporlayabilen izleme altyapıları
ile tesislerin EPR uyumlu, düşük ayak izli üretim hedeflerine ulaşmasına katkı sunuyor.
Önümüzdeki dönemde hem AB’deki regülasyonlar hem de küresel moda markalarının beklentileri, üreticilerden şu sorulara net yanıtlar isteyecek:
• “Kullandığın su ve enerji ne kadar, nereye gidiyor?”
• “Bu kumaş sonrasında nasıl geri dönüştürülebilecek?”
• “Terbiye prosesinde kimyasal ayak izin ne?”
Bu sorulara güçlü ve belgelenebilir yanıtlar verebilen işletmeler, fiyat rekabetinden sıyrılıp değer odaklı, uzun vadeli iş ortaklıkları kurabilecek. İTEKS de bu dönüşümde, terbiye ve enerji verimliliği tarafında çözüm ortağı rolünü güçlendirmeyi hedefliyor.

